|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
General |
|
1 |
Genel |
getting down to i.
|
koyulma |
|
It's time to get down to business.
İşe koyulma vakti geldi.
More Sentences
|
2 |
Genel |
settle down to f.
|
koyulmak |
|
He settled down to his work.
İşine koyuldu.
More Sentences
|
3 |
Genel |
get down to f.
|
başlamak |
|
Now let's get down to work.
Şimdi çalışmaya başlayalım.
More Sentences
|
4 |
Genel |
talk down to f.
|
aşağılayarak konuşmak |
|
Don't talk down to me.
Benimle aşağılayarak konuşma.
More Sentences
|
5 |
Genel |
down to earth s.
|
gerçekçi |
|
The next day, he would bring his fantasies down to earth by playing the realist.
Ertesi gün de gerçekçiyi oynayarak uçuk hayallerini ayağı yere basan bir şekle getirecekti.
More Sentences
|
6 |
Genel |
down-to-earth s.
|
gerçekçi |
|
Tom is a very practical, down-to-earth person.
Tom çok pratik ve gerçekçi biridir.
More Sentences
|
7 |
Genel |
down-to-earth s.
|
makul |
|
She is a down-to-earth person who always offers practical advice.
Daima pratik tavsiyeler veren makul bir insandır.
More Sentences
|
Phrasals |
|
8 |
Öbek Fiiller |
bow down to (someone) f.
|
(birine) boyun eğmek |
|
Our task is to produce rules that benefit the community, not to bow down to the dominance of private interests.
Görevimiz, özel çıkarların egemenliğine boyun eğmek değil, topluma fayda sağlayacak kurallar üretmektir.
More Sentences
|
9 |
Öbek Fiiller |
get down to (doing something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) girişmek |
|
Let's get down to business.
İşe girişelim.
More Sentences
|
Colloquial |
|
10 |
Konuşma Dili |
down-to-earth s.
|
ayakları yere basan |
|
I would like to say something about some rather more down-to-earth problems.
Ben daha ayakları yere basan bazı sorunlar hakkında bir şeyler söylemek istiyorum.
More Sentences
|
11 |
Konuşma Dili |
down-to-earth s.
|
gerçekçi |
|
Tom is a down-to-earth family man.
Tom gerçekçi bir aile adamıdır.
More Sentences
|
General |
|
12 |
Genel |
wear oneself down to a shadow f.
|
erim erim erimek |
|
13 |
Genel |
sit down to a meal f.
|
sofraya oturmak |
|
14 |
Genel |
go down on one's knees to f.
|
ayaklarına kapanmak |
|
15 |
Genel |
boil down to f.
|
indirgenmek |
|
16 |
Genel |
go down on one's knees to somebody f.
|
ayaklarına kapanmak |
|
17 |
Genel |
get down to work f.
|
ciddi olarak işe koyulmak |
|
18 |
Genel |
come down to f.
|
kalmak (bir kişiden/bir zamandan) |
|
19 |
Genel |
boil down to f.
|
demeye gelmek |
|
|
20 |
Genel |
settle down to f.
|
cidden yapmaya başlamak (bir işi) |
|
21 |
Genel |
come down to earth f.
|
gerçekçi olmak |
|
22 |
Genel |
be unable to slow down f.
|
hızını alamamak |
|
23 |
Genel |
go down on one's knees to f.
|
diz çökmek |
|
24 |
Genel |
wear oneself down to a shadow f.
|
kendini helak etmek |
|
25 |
Genel |
put something down to f.
|
bir şeyi birine vermek |
|
26 |
Genel |
settle down to f.
|
kendini (bir işe) vermek |
|
27 |
Genel |
come down to earth f.
|
hayal kurmaktan vazgeçmek |
|
28 |
Genel |
come down to f.
|
indirgenmek |
|
29 |
Genel |
settle down to f.
|
dikkatini vermek |
|
30 |
Genel |
settle down to f.
|
kendini adamak |
|
31 |
Genel |
buckle down to something f.
|
koyulmak |
|
32 |
Genel |
knuckle down to f.
|
başlamak |
|
33 |
Genel |
come or bring down to the ground f.
|
alana inmek |
|
34 |
Genel |
throw down the gage to somebody f.
|
meydan okumak |
|
35 |
Genel |
be unable to settle down f.
|
dikiş tutturamamak |
|
36 |
Genel |
efforts to go down the drain f.
|
emekleri boşa gitmek |
|
37 |
Genel |
(computer) to be down f.
|
bilgisayar çökmek |
|
38 |
Genel |
cause (someone) to come down in the world f.
|
sürüm sürüm süründürmek |
|
39 |
Genel |
take the lift down to f.
|
asansörle inmek |
|
|
40 |
Genel |
hand down from father to son f.
|
babadan oğula geçmek |
|
41 |
Genel |
(fog) to come down f.
|
sis çökmek |
|
42 |
Genel |
go down to f.
|
-e uzanmak |
|
43 |
Genel |
get down to f.
|
(ilişkide/işte vb) adım atmak |
|
44 |
Genel |
get down to a fine art f.
|
zirveye tırmanmak |
|
45 |
Genel |
get down to business f.
|
iş konuşmasına başlamak |
|
46 |
Genel |
get down to brass tacks f.
|
pratikten söz etmek |
|
47 |
Genel |
get down to f.
|
ilerlemek |
|
48 |
Genel |
get down to a fine art f.
|
doruğa ulaşmak |
|
49 |
Genel |
get down to brass tacks f.
|
sadede gelmek |
|
50 |
Genel |
get down to a fine art f.
|
mükemmele ulaşmak |
|
51 |
Genel |
get down to brass tacks f.
|
ayakları yere basarak konuşmak |
|
52 |
Genel |
get down to f.
|
yol almak |
|
53 |
Genel |
get down to business f.
|
ana iş konusunu görüşmeye başlamak |
|
54 |
Genel |
get down to business f.
|
sadede gelmek |
|
55 |
Genel |
get down to a fine art f.
|
ustalığın şahikasına ulaşmak |
|
56 |
Genel |
get down to business f.
|
işe dönmek |
|
57 |
Genel |
get down to a fine art f.
|
mükemmele erişmek |
|
58 |
Genel |
talk down to f.
|
biriyle küçümseyici bir biçimde konuşmak |
|
59 |
Genel |
cut down to size f.
|
küçültüp gerçek boyutlarına döndürmek |
|
60 |
Genel |
lay down to work f.
|
işe gömülmek |
|
61 |
Genel |
be down to one number f.
|
bir sayıyla kaçırmak |
|
62 |
Genel |
be down to one number f.
|
altılıda beşte kalmak |
|
63 |
Genel |
be down to one number f.
|
bir numarayla kaybetmek |
|
64 |
Genel |
kneel down to pick it up f.
|
almak için yere eğilmek |
|
65 |
Genel |
go down to the planet f.
|
gezegene inmek |
|
66 |
Genel |
hand something down from generation to generation f.
|
kuşaktan kuşağa aktarmak |
|
67 |
Genel |
lead down to something/somewhere f.
|
(merdiven) (bodruma/alt kata) inmek |
|
68 |
Genel |
put down to the fact f.
|
ortaya koymak |
|
69 |
Genel |
come down to the history of f.
|
...tarihine geçmek |
|
70 |
Genel |
down to earth s.
|
pratik |
|
71 |
Genel |
down-to-earth s.
|
hissiz |
|
72 |
Genel |
down-to-earth s.
|
uygulanabilir |
|
73 |
Genel |
down-to-earth s.
|
gerçekleştirilebilir |
|
74 |
Genel |
down to the ground zf.
|
tamamen |
|
75 |
Genel |
down to the ground zf.
|
her hususta |
|
76 |
Genel |
without wishing to lay down the law zf.
|
haddim olmayarak |
|
77 |
Genel |
sun up to sun down zf.
|
gün doğumundan gün batımına (kadar olan süre) |
|
78 |
Genel |
poised and down-to-earth s.
|
dengeli ve ayakları yere basan |
|
79 |
Genel |
poised yet down-to-earth s.
|
dengeli ve ayakları yere basan |
|
|
Phrasals |
|
80 |
Öbek Fiiller |
bow down to (someone) f.
|
itaat etmek |
|
81 |
Öbek Fiiller |
bow down to (someone) f.
|
emrine girmek |
|
82 |
Öbek Fiiller |
bow down to (someone) f.
|
diz çökmek |
|
83 |
Öbek Fiiller |
bow down to (someone) f.
|
(birinin önünde) yere kapanmak |
|
84 |
Öbek Fiiller |
boogie down to somewhere f.
|
aceleyle bir yere gitmek |
|
85 |
Öbek Fiiller |
scoot down to f.
|
aceleyle bir yere inmek |
|
86 |
Öbek Fiiller |
hurry down to somewhere f.
|
aceleyle/hızla aşağıya inmek/gitmek |
|
87 |
Öbek Fiiller |
point down to something f.
|
aşağıda bir şeyi göstermek |
|
88 |
Öbek Fiiller |
slope down (to something or some place) f.
|
aşağıya doğru uzanmak |
|
89 |
Öbek Fiiller |
go down to f.
|
boyun eğmek |
|
90 |
Öbek Fiiller |
see someone down to something f.
|
birine aşağıya kadar eşlik etmek |
|
91 |
Öbek Fiiller |
pass something down (to someone) f.
|
birine bir şeyi miras bırakmak |
|
92 |
Öbek Fiiller |
pass something down (to someone) f.
|
birine bir şey uzatmak/vermek |
|
93 |
Öbek Fiiller |
lead someone down to something f.
|
birinin bir yere inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek |
|
94 |
Öbek Fiiller |
trickle down (to something) f.
|
bir şeye damlamak |
|
95 |
Öbek Fiiller |
buckle down to f.
|
dört elle sarılmak |
|
96 |
Öbek Fiiller |
buckle down to f.
|
ciddiyetle bir işe girişmek |
|
97 |
Öbek Fiiller |
buckle down to f.
|
dört elle girişmek |
|
98 |
Öbek Fiiller |
buckle down to f.
|
hevesle girişmek |
|
99 |
Öbek Fiiller |
buckle down to f.
|
işe canla başla sarılmak |
|
100 |
Öbek Fiiller |
boogie down to somewhere f.
|
yetişmeye çalışmak |
|
101 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
(rakım olarak daha alçakta) bir yere gelmek |
|
102 |
Öbek Fiiller |
go down to f.
|
-e kadar gelmek |
|
103 |
Öbek Fiiller |
reach down to something f.
|
(yerdeki/aşağıdaki) bir şeye uzanmak |
|
104 |
Öbek Fiiller |
go down to f.
|
(yeniler karşısında) yıkılmak |
|
105 |
Öbek Fiiller |
drill down (to something) f.
|
delik açmak |
|
106 |
Öbek Fiiller |
drill down (to something) f.
|
aşağıya doğru delmek |
|
107 |
Öbek Fiiller |
drill down (to something) f.
|
kuyu açmak |
|
108 |
Öbek Fiiller |
peg (one) down to (something) f.
|
uyum sağlatmak |
|
109 |
Öbek Fiiller |
peg (one) down to (something) f.
|
uymasını sağlamak (kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine) |
|
110 |
Öbek Fiiller |
peg (one) down to (something) f.
|
(kurallara, standartlara, belli bir davranış biçimine) uydurmaya çalışmak |
|
111 |
Öbek Fiiller |
plead down to (something) f.
|
birinin daha hafif bir suç işlediğini resmi olarak kabul ve beyan etmek |
|
112 |
Öbek Fiiller |
plead down to (something) f.
|
daha hafif bir suçlamayla cezalandırılmak |
|
113 |
Öbek Fiiller |
plead down to (something) f.
|
daha hafif bir suçtan daha düşük bir ceza almak |
|
114 |
Öbek Fiiller |
plead down to (something) f.
|
savcıyla birinin daha hafif bir suçtan ceza almasını sağlayacak bir anlaşma yapmak |
|
115 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
çok yüksekten yere çakılmak |
|
116 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
yüksekten düşmek |
|
117 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
ani/ciddi düşüş yaşamak |
|
118 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
çakılmak |
|
119 |
Öbek Fiiller |
plummet (down) to (something or some place) f.
|
ciddi ölçüde gerilemek |
|
120 |
Öbek Fiiller |
put (something) down to (something else) f.
|
-e vermek |
|
121 |
Öbek Fiiller |
put (something) down to (something else) f.
|
yormak |
|
122 |
Öbek Fiiller |
put (something) down to (something else) f.
|
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) |
|
123 |
Öbek Fiiller |
put something down to something f.
|
-e vermek |
|
124 |
Öbek Fiiller |
put something down to something f.
|
yormak |
|
125 |
Öbek Fiiller |
put something down to something f.
|
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) |
|
126 |
Öbek Fiiller |
set something down to something f.
|
-e vermek |
|
127 |
Öbek Fiiller |
set something down to something f.
|
yormak |
|
128 |
Öbek Fiiller |
set something down to something f.
|
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) |
|
129 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
-e kadar geçirmek |
|
130 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
uğurlamak |
|
131 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
yolcu etmek |
|
132 |
Öbek Fiiller |
see (one) down (to something or some place) f.
|
aşağıya kadar eşlik etmek |
|
133 |
Öbek Fiiller |
set down to f.
|
-e vermek |
|
134 |
Öbek Fiiller |
set down to f.
|
'-e yormak |
|
135 |
Öbek Fiiller |
set down to f.
|
'-e bağlamak (bir şeyi başka bir şeyin nedeni saymak) |
|
136 |
Öbek Fiiller |
strip down (to) f.
|
striptiz yapmak |
|
137 |
Öbek Fiiller |
strip down (to) f.
|
soyunmak |
|
138 |
Öbek Fiiller |
strip down (to) f.
|
'-e kadar soyunmak (üzerinde yalnızca bazı kıyafetleri kalana kadar soyunmak) |
|
139 |
Öbek Fiiller |
strip down (to) f.
|
-e kadar soymak (üzerinde yalnızca bazı kıyafetleri kalana kadar soymak) |
|
140 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
soyunmak |
|
141 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
tamamen/çırılçıplak soyunmak |
|
142 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
'-e kadar soyunmak (üzerinde sadece iç çamaşırı kalana kadar soyunmak) |
|
143 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
soymak |
|
144 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
tamamen/çırılçıplak soymak |
|
145 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
'-e kadar soymak (üzerinde sadece iç çamaşırı kalana kadar soymak) |
|
146 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
vücudunun belli bir kısmına kadar soyunmak |
|
147 |
Öbek Fiiller |
strip down to (something) f.
|
birini vücudunun belli bir kısmına kadar soymak |
|
148 |
Öbek Fiiller |
strip someone or something down to something f.
|
birini üzerinde sadece bir veya birkaç kıyafeti (iç çamaşırı) kalana kadar soymak |
|
149 |
Öbek Fiiller |
strip someone or something down to something f.
|
birini tamamen soymak |
|
150 |
Öbek Fiiller |
strip someone or something down to something f.
|
birini tamamen/çırılçıplak soymak |
|
151 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birinin, bir şeyin) çizgisini/seviyesini yakalamaya çalışmak |
|
152 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birinin, bir şeyin) seviyesinde ilerlemek |
|
153 |
Öbek Fiiller |
work down (the line) (to someone or something) f.
|
(birine, bir şeye) (bir konuda) yetişmeye çalışmak |
|
154 |
Öbek Fiiller |
write down to (one) f.
|
birini/okuyucuyu aşağılar bir dille yazmak |
|
155 |
Öbek Fiiller |
write down to (one) f.
|
birini/okuyucuyu küçümser bir dille yazmak |
|
156 |
Öbek Fiiller |
write down to someone f.
|
birini/okuyucuyu aşağılar bir dille yazmak |
|
157 |
Öbek Fiiller |
write down to someone f.
|
birini/okuyucuyu küçümser bir dille yazmak |
|
158 |
Öbek Fiiller |
write down to someone f.
|
birinin/okuyucunun seviyesine inerek yazmak |
|
159 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
şehir merkezindeki birine/bir şeye gitmek |
|
160 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
daha alt kademede/aşağıda kalan birine veya bir şeye gitmek |
|
161 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
aşağıdaki birine/bir şeye inmek |
|
162 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
şehir merkezindeki birine/bir şeye inmek |
|
163 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
Güney'deki birine/bir şeye gitmek |
|
164 |
Öbek Fiiller |
go down to someone or something f.
|
güneyde kalan birine/bir şeye inmek |
|
165 |
Öbek Fiiller |
run down to (someone or something) f.
|
bir şeyi bir koşu (birine/bir şeye) götürmek |
|
166 |
Öbek Fiiller |
run down to (someone or something) f.
|
bir şeyi hızlıca/hemen (birine/bir şeye) götürmek |
|
167 |
Öbek Fiiller |
run down to (something) f.
|
bir koşu (bir yere/şeye) gitmek |
|
168 |
Öbek Fiiller |
run down to (something) f.
|
hızlıca/hemen (bir yere/şeye) gitmek |
|
169 |
Öbek Fiiller |
run down to (something) f.
|
çabucak (bir yere/şeye) uğramak |
|
170 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
bir koşu birine bir şeye gitmek/gelmek |
|
171 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
hızlıca/hemen birine/bir şeye gitmek |
|
172 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
hızlıca/hemen birine/bir şeye gelmek |
|
173 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
bir yerden aşağı birine/bir şeye koşmak |
|
174 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
koşarak birinin/bir şeyin yanına inmek |
|
175 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
aşağıdaki birine/bir şeye koşmak |
|
176 |
Öbek Fiiller |
run down to someone or something f.
|
koşarak birine/bir şeye inmek |
|
177 |
Öbek Fiiller |
run down to f.
|
bir koşu gitmek |
|
178 |
Öbek Fiiller |
run down to f.
|
hızlıca/hemen gitmek |
|
179 |
Öbek Fiiller |
run down to f.
|
uğramak |
|
180 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
daha güneydeki bir yere gelmek |
|
181 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
bulunduğu yerin güneyindeki bir yeri ziyaret etmek |
|
182 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
güneye doğru gelmek |
|
183 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
aşağıya doğru gelmek |
|
184 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
daha aşağıda kalan bir yeri ziyarete gelmek |
|
185 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
bulunduğu yerin aşağısında kalan bir yere gelmek |
|
186 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
aşağı/güneye ziyarete gelmek |
|
187 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
aşağı/güneye gelmek |
|
188 |
Öbek Fiiller |
come down to f.
|
aşağı/güneye inmek |
|
189 |
Öbek Fiiller |
come down to (some place) f.
|
(bir yerin) güneyine gelmek |
|
190 |
Öbek Fiiller |
come down to (some place) f.
|
(bir yerin) güneyine doğru inmek |
|
191 |
Öbek Fiiller |
come down to (some place) f.
|
(bir yerin) güneyine inmek |
|
192 |
Öbek Fiiller |
boil (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi bir şeye) indirgemek |
|
193 |
Öbek Fiiller |
boil (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi bir şeye) kısaltmak |
|
194 |
Öbek Fiiller |
boil down to something f.
|
bir şeye/yere varmak |
|
195 |
Öbek Fiiller |
boil down to something f.
|
bir noktaya varmak |
|
196 |
Öbek Fiiller |
boil down to something f.
|
bir şeyin özü/ana fikri olmak |
|
197 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
-e indirgemek |
|
198 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
basitleştirmek |
|
199 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
özetini çıkartmak |
|
200 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
özetlemek |
|
201 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
kısaltmak |
|
202 |
Öbek Fiiller |
boil down to f.
|
azaltmak |
|
203 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
(bir şey) olana kadar buharlaşmak |
|
204 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
(bir şey) kalana kadar buharlaşmak |
|
205 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
(bir şeyi) buharlaşıp bir şeye indirgenmek |
|
206 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
(bir şeye) indirgenmek |
|
207 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
ana/temel unsuruna/unsurlarına indirgenmek |
|
208 |
Öbek Fiiller |
boil down to (something) f.
|
(bir şeye/noktaya) varmak |
|
209 |
Öbek Fiiller |
boogie down to (some place) f.
|
aceleyle (bir yere) gitmek |
|
210 |
Öbek Fiiller |
boogie down to (some place) f.
|
(bir yere) yetişmeye çalışmak |
|
211 |
Öbek Fiiller |
boogie down to (some place) f.
|
hızlıca/çabucak (bir yere) gitmek |
|
212 |
Öbek Fiiller |
boogie down to (some place) f.
|
(bir yere) gidivermek |
|
213 |
Öbek Fiiller |
bring down to f.
|
-e inmek |
|
214 |
Öbek Fiiller |
bring down to f.
|
-e indirmek |
|
215 |
Öbek Fiiller |
bring down to f.
|
-e indirgemek |
|
216 |
Öbek Fiiller |
bring something down to something f.
|
bir şeyi bir şeye indirgemek |
|
217 |
Öbek Fiiller |
bring something down to something f.
|
bir şeyi basite indirgemek |
|
218 |
Öbek Fiiller |
bring something down to something f.
|
bir şeyi daha basit bir seviyeye indirmek |
|
219 |
Öbek Fiiller |
bring something down to something f.
|
bir şeyi bir şey seviyesine indirmek/indirgemek |
|
220 |
Öbek Fiiller |
knuckle down (to something) f.
|
(bir şeye) başlamak |
|
221 |
Öbek Fiiller |
knuckle down (to something) f.
|
(bir şeyle) meşgul olmak |
|
222 |
Öbek Fiiller |
knuckle down (to something) f.
|
(bir işe) koyulmak |
|
223 |
Öbek Fiiller |
knuckle down (to something) f.
|
(bir işe) girişmek |
|
224 |
Öbek Fiiller |
call something down (to someone) f.
|
(aşağıdaki birine) yüksek sesle bir şey demek |
|
225 |
Öbek Fiiller |
call something down (to someone) f.
|
(aşağıdaki birine) seslenerek bir şey söylemek |
|
226 |
Öbek Fiiller |
cut (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi bir şekilde) küçültmek |
|
227 |
Öbek Fiiller |
cut (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi bir şeye) sığacak kadar küçültmek |
|
228 |
Öbek Fiiller |
cut (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi bir boyuta) indirgemek |
|
229 |
Öbek Fiiller |
cut (something) down to (something) f.
|
(bir şeyi makul bir boyuta) indirmek |
|
230 |
Öbek Fiiller |
cut someone down (to size) f.
|
birine ağzının payını vermek |
|
231 |
Öbek Fiiller |
cut someone down (to size) f.
|
birine haddini bildirmek |
|
232 |
Öbek Fiiller |
cut someone down (to size) f.
|
birinin ne olduğunu ortaya dökmek |
|
233 |
Öbek Fiiller |
take someone down (to size) f.
|
birine ağzının payını vermek |
|
234 |
Öbek Fiiller |
take someone down (to size) f.
|
birine haddini bildirmek |
|
235 |
Öbek Fiiller |
take someone down (to size) f.
|
birinin ne olduğunu ortaya dökmek |
|
236 |
Öbek Fiiller |
drive someone down (to some place) f.
|
birini kuzeydeki bir yerden güneydeki bir yere bir araçla götürmek |
|
237 |
Öbek Fiiller |
drive someone down (to some place) f.
|
birini bulunulan noktanın güneyindeki bir yere araçla götürmek |
|
238 |
Öbek Fiiller |
fasten something down (to something) f.
|
bir şeyi (bir şeye) bağlamak |
|
239 |
Öbek Fiiller |
fasten something down (to something) f.
|
bir şeyi (bir şeye) tutturmak |
|
240 |
Öbek Fiiller |
fasten something down (to something) f.
|
bir şeyi (bir şeye) sabitlemek |
|
241 |
Öbek Fiiller |
fasten down to (something) f.
|
(bir şeye) bağlamak |
|
242 |
Öbek Fiiller |
fasten down to (something) f.
|
(bir şeye) tutturmak |
|
243 |
Öbek Fiiller |
fasten down to (something) f.
|
(bir şeye) sabitlemek |
|
244 |
Öbek Fiiller |
get down to (doing something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) başlamak |
|
245 |
Öbek Fiiller |
get down to (doing something) f.
|
kendini (bir şeyi yapmaya) vermek |
|
246 |
Öbek Fiiller |
get down to (doing something) f.
|
ciddiyetle (bir şeyi yapmaya) koyulmak |
|
247 |
Öbek Fiiller |
go down to something f.
|
bir şeye/seviyeye kadar inmek |
|
248 |
Öbek Fiiller |
go down to something f.
|
bir şeye/seviyeye kadar düşmek |
|
249 |
Öbek Fiiller |
hand down from (someone) to (one) f.
|
(birinden birine) geçmek |
|
250 |
Öbek Fiiller |
hand down from (someone) to (one) f.
|
(birinden birine) devrolmak |
|
251 |
Öbek Fiiller |
hand down from (someone) to (one) f.
|
(birinden/birine) miras kalmak |
|
252 |
Öbek Fiiller |
hand something down from someone to someone f.
|
bir şeyi birinden birine geçirmek |
|
253 |
Öbek Fiiller |
hand something down from someone to someone f.
|
bir şeyi (nesilden nesile) devam ettirmek |
|
254 |
Öbek Fiiller |
hand down from to f.
|
(birinden birine) geçmek |
|
255 |
Öbek Fiiller |
hand down from to f.
|
(nesilden nesile, kuşaktan kuşağa, babadan oğula) geçmek/devrolmak |
|
256 |
Öbek Fiiller |
haul (one) down to (some place) f.
|
(birini bir yere) düşürmek/çekmek |
|
257 |
Öbek Fiiller |
hunker down to f.
|
işe koyulmak |
|
258 |
Öbek Fiiller |
hurry down (to some place) f.
|
hızlıca/hemen (bir yere) inmek |
|
259 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) koyulmak |
|
260 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir işi yapmaya) girişmek |
|
261 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
canla başla (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek/odaklanmak |
|
262 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) odaklanmak |
|
263 |
Öbek Fiiller |
knuckle down to (do) (something) f.
|
kararlı bir şekilde (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek |
|
264 |
Öbek Fiiller |
lead down to f.
|
-e inmek/indirmek |
|
265 |
Öbek Fiiller |
lead down to f.
|
'-e inmesine yardımcı olmak/rehberlik etmek |
|
266 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
(bir şeye/yere) inmek |
|
267 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
yol (bir şeye/yere) inmek/indirmek |
|
268 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
yol aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek |
|
269 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
aşağıdaki (bir şeye/yere) götürmek |
|
270 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
(bir şeye/yere) indirmek |
|
271 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
aşağıdaki (bir şeye/yere) yönlendirmek |
|
272 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
aşağı (bir şeye/yere) doğru yönlendirmek/rehberlik etmek |
|
273 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
(bir yere) inmesini sağlamak |
|
274 |
Öbek Fiiller |
lead down to (something or some place) f.
|
(bir yere) inmesi için yönlendirmek |
|
275 |
Öbek Fiiller |
point down to (someone or something) f.
|
aşağıdaki (birini/bir şeyi) işaret etmek |
|
276 |
Öbek Fiiller |
point down to (someone or something) f.
|
aşağıdaki (birini/bir şeyi) göstermek |
|
277 |
Öbek Fiiller |
point down to (someone or something) f.
|
aşağıdaki (birine/bir şeye) yönlendirmek |
|
278 |
Öbek Fiiller |
put down to f.
|
-e vermek |
|
279 |
Öbek Fiiller |
put down to f.
|
-e yormak |
|
280 |
Öbek Fiiller |
put down to f.
|
-e bağlamak |
|
281 |
Öbek Fiiller |
scoot down to (something or some place) f.
|
hızlıca (bir şeye/bir yere) gitmek |
|
282 |
Öbek Fiiller |
scoot down to (something or some place) f.
|
hemen (bir şeye/bir yere) geçmek/geçiş yapmak |
|
283 |
Öbek Fiiller |
see down to f.
|
aşağıya kadar eşlik etmek |
|
284 |
Öbek Fiiller |
see down to f.
|
yolcu etmek |
|
285 |
Öbek Fiiller |
see down to f.
|
uğurlamak |
|
286 |
Öbek Fiiller |
see down to f.
|
-e kadar geçirmek |
|
287 |
Öbek Fiiller |
settle down to (something) f.
|
dikkatini (bir şeye) vermek |
|
288 |
Öbek Fiiller |
settle down to (something) f.
|
kendini (bir işe) vermek |
|
289 |
Öbek Fiiller |
sit down to f.
|
(sofraya, masaya) oturmak |
|
290 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir işin) başına oturmak |
|
291 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) oturmak |
|
292 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmaya) başlamak |
|
293 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
(bir şeyi yapmak) için oturmak |
|
294 |
Öbek Fiiller |
sit down to (do something) f.
|
oturarak (bir şeyi yapmaya) hazırlanmak |
|
295 |
Öbek Fiiller |
speak down to f.
|
küçümser biçimde konuşmak |
|
296 |
Öbek Fiiller |
speak down to f.
|
aşağılar şekilde konuşmak |
|
297 |
Öbek Fiiller |
talk down to (one) f.
|
(birini) aşağılayarak konuşmak |
|
298 |
Öbek Fiiller |
talk down to (one) f.
|
(biriyle) küçümseyici bir biçimde konuşmak |
|
299 |
Öbek Fiiller |
talk down to (one) f.
|
(birinin) seviyesinde/seviyesine inerek konuşmak |
|
300 |
Öbek Fiiller |
talk down to (one) f.
|
(biriyle) yüksekten konuşmak |
|
301 |
Öbek Fiiller |
whittle (something) down to size f.
|
(bir şeyi) kırparak küçültmek/kısaltmak |
|
302 |
Öbek Fiiller |
whittle (something) down to size f.
|
(bir şeyi) eleyerek azaltmak |
|
303 |
Öbek Fiiller |
come down (to) f.
|
temelde odaklanmak |
|
Phrases |
|
304 |
İfadeler |
down-to-the-wire s.
|
son ana kadar kararlaştırılmayan |
|
305 |
İfadeler |
down-to-the-wire s.
|
son ana kadar çözülmeyen |
|
306 |
İfadeler |
down-to-the-wire s.
|
son ana kadar gerilimli ve belirsiz olan |
|
307 |
İfadeler |
one down, one to go expr.
|
biri gitti biri kaldı |
|
308 |
İfadeler |
two down one to go expr.
|
ikisi gitti, biri kaldı |
|
Proverb |
|
309 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
tahrip tamirden kolaydır |
|
310 |
Atasözü |
it is easier to tear down than to build up
|
yıkmak yapmaktan daha kolaydır |
|
Colloquial |
|
311 |
Konuşma Dili |
(horse race betting) I was down to one number f.
|
altılıda beşte kalmak |
|
312 |
Konuşma Dili |
be down to f.
|
bir şeyin nedeni olmak |
|
313 |
Konuşma Dili |
get right down to it f.
|
direkt konuya girmek |
|
314 |
Konuşma Dili |
dwindle down to something f.
|
gitgide azalmak |
|
315 |
Konuşma Dili |
go down to f.
|
tarafından yenilgiye uğramak |
|
316 |
Konuşma Dili |
go down to f.
|
tarafından hezimete uğramak |
|
317 |
Konuşma Dili |
(horse race betting) I was down to one number f.
|
1 numarayla kaçırmak |
|
318 |
Konuşma Dili |
be down to f.
|
(birinin) hatası olmak |
|
319 |
Konuşma Dili |
be down to f.
|
(fiyat, miktar) ... kadara düşmek |
|
320 |
Konuşma Dili |
be down to f.
|
(miktar) ... kadara azalmak |
|
321 |
Konuşma Dili |
be down to f.
|
(fiyat, miktar) ... kadara inmek |
|
322 |
Konuşma Dili |
be down to somebody/something f.
|
(birinin veya bir şeyin) yüzünden olmak |
|
323 |
Konuşma Dili |
be down to somebody/something f.
|
(birinin veya bir şeyin) hatası olmak |
|
324 |
Konuşma Dili |
be down to somebody/something f.
|
(birinin) sorumluluğunda olmak |
|
325 |
Konuşma Dili |
be down to somebody/something f.
|
bir iş (birinin) olmak |
|
326 |
Konuşma Dili |
be down to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) hazır olmak |
|
327 |
Konuşma Dili |
be down to (do something) f.
|
(bir şey yapmaya) istekli olmak |
|
328 |
Konuşma Dili |
be down to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için sabırsızlanmak |
|
329 |
Konuşma Dili |
be down to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için hevesli olmak |
|
330 |
Konuşma Dili |
be down to (do something) f.
|
(bir şey yapmak) için can atmak |
|
331 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birinin) görevi olmak |
|
332 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birinin) işi olmak |
|
333 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birinin) sorumluluğu olmak |
|
334 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birinin) kararı olmak |
|
335 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birine) düşmek |
|
336 |
Konuşma Dili |
be down to (one) f.
|
(birine) kalmak |
|
337 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyin) en önemli unsuru olmak |
|
338 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şey) sayesinde olmak |
|
339 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyin) nedeni olmak |
|
340 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyin) en alt seviyesine gelmek |
|
341 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyi) neredeyse bitirmek/tüketmek |
|
342 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyin) dibini bulmak |
|
343 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
(bir şeyin) sonuna gelmek |
|
344 |
Konuşma Dili |
be down to (something) f.
|
son (bir/bir iki) şeyi kalmak |
|
345 |
Konuşma Dili |
be down to something f.
|
(bir şey) yüzünden olmak |
|
346 |
Konuşma Dili |
be down to something f.
|
(bir şey) nedeniyle olmak |
|
347 |
Konuşma Dili |
be down to something f.
|
(bir şeye) bağlı olmak |
|
348 |
Konuşma Dili |
be down to something f.
|
(bir şey) sayesinde olmak |
|
349 |
Konuşma Dili |
be down to something f.
|
son bir/bir iki şeyi kalmak |
|
350 |
Konuşma Dili |
get down to it f.
|
asıl önemli noktaya odaklanmak |
|
351 |
Konuşma Dili |
get down to it f.
|
asıl konuya odaklanmak |
|
352 |
Konuşma Dili |
get down to it f.
|
konunun özüne/derinine inmek |
|
353 |
Konuşma Dili |
down-to-earth s.
|
aklı başında |
|
354 |
Konuşma Dili |
down to (someone or something) zf.
|
(birine/bir şeye) kadar |
|
355 |
Konuşma Dili |
down to (someone or something) zf.
|
(birine/bir şeye) varıncaya kadar |
|
356 |
Konuşma Dili |
down to (someone or something) zf.
|
(birisine/bir şeyine) kadar |
|
357 |
Konuşma Dili |
down to (someone or something) zf.
|
(birisine/bir şeyine) varıncaya kadar |
|
358 |
Konuşma Dili |
down to somebody/something zf.
|
birine/bir şeye kadar |
|
359 |
Konuşma Dili |
down to somebody/something zf.
|
birine/bir şeye varıncaya kadar |
|
360 |
Konuşma Dili |
down to somebody/something zf.
|
birisine/bir şeyine kadar |
|
361 |
Konuşma Dili |
down to somebody/something zf.
|
birisine/bir şeyine varıncaya kadar |
|
362 |
Konuşma Dili |
down-to-earth expr.
|
havalarda olmayan |
|
363 |
Konuşma Dili |
down the corridor to the right expr.
|
koridorun sonundan sağa dönünce |
|
364 |
Konuşma Dili |
down the corridor to the left expr.
|
koridorun sonundan sola dönünce |
|
365 |
Konuşma Dili |
it'll take us a couple days to get down to there expr.
|
oraya ulaşmamız birkaç gün sürer |
|
366 |
Konuşma Dili |
down-to-earth expr.
|
kendi halinde |
|
367 |
Konuşma Dili |
down to the last detail expr.
|
son ayrıntısına kadar |
|
368 |
Konuşma Dili |
down to the last detail expr.
|
son detayına kadar |
|
369 |
Konuşma Dili |
let's get down to business expr.
|
i̇şimize bakalım |
|
Idioms |
|
370 |
Deyim |
suit somebody down to the ground i.
|
arayıp da bulamadığı şey |
|
371 |
Deyim |
suit somebody down to the ground i.
|
birine tam uyan şey |
|
372 |
Deyim |
(down to) bedrock i.
|
sadet |
|
373 |
Deyim |
(down to) bedrock i.
|
asıl konu |
|
374 |
Deyim |
(down to) bedrock i.
|
asıl önemli kısım |
|
375 |
Deyim |
(down to) bedrock i.
|
konunun özü |
|
376 |
Deyim |
(down to) bedrock i.
|
asıl bahsedilmek istenen |
|
377 |
Deyim |
get down to bedrock f.
|
sadede gelmek |
|
378 |
Deyim |
get down to bedrock f.
|
konunun özüne gelmek |
|
379 |
Deyim |
bring (something) down to (one's) level f.
|
(birinin) seviyesine indirmek/düşürmek |
|
380 |
Deyim |
bring (something) down to (one's) level f.
|
(birinin) anlayacağı bir dille anlatmak |
|
381 |
Deyim |
bring (something) down to (one's) level f.
|
(birinin) anlayacağı şekilde anlatmak |
|
382 |
Deyim |
bring (something) down to (one's) level f.
|
(birinin) seviyesinde anlatmak |
|
383 |
Deyim |
bring something down to something f.
|
(birinin) seviyesine indirmek/düşürmek |
|
384 |
Deyim |
bring something down to something f.
|
(birinin) anlayacağı bir dille anlatmak |
|
385 |
Deyim |
bring something down to something f.
|
(birinin) anlayacağı şekilde anlatmak |
|
386 |
Deyim |
bring something down to something f.
|
(birinin) seviyesinde anlatmak |
|
387 |
Deyim |
go down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son ana kadar sürmek |
|
388 |
Deyim |
go down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son dakikaya kadar devam etmek |
|
389 |
Deyim |
come (right) down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son ana kadar sürmek |
|
390 |
Deyim |
come (right) down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son dakikaya kadar devam etmek |
|
391 |
Deyim |
go (right) down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son ana kadar sürmek |
|
392 |
Deyim |
go (right) down to the wire f.
|
(heyecan, gerilim) son dakikaya kadar devam etmek |
|
393 |
Deyim |
come down to the line f.
|
(sonuç) son ana kadar belli olmamak |
|
394 |
Deyim |
come down to the line f.
|
başa baş bir rekabet olmak |
|
395 |
Deyim |
come down to the wire f.
|
(sonuç) son ana kadar belli olmamak |
|
396 |
Deyim |
come down to the wire f.
|
başa baş bir rekabet olmak |
|
397 |
Deyim |
go (right) down to the wire f.
|
(sonuç) son ana kadar belli olmamak |
|
398 |
Deyim |
go (right) down to the wire f.
|
başa baş bir rekabet olmak |
|
399 |
Deyim |
come (right) down to the wire f.
|
(sonuç) son ana kadar belli olmamak |
|
400 |
Deyim |
come (right) down to the wire f.
|
başa baş bir rekabet olmak |
|
401 |
Deyim |
cut down to size f.
|
ağzının payını vermek |
|
402 |
Deyim |
refuse to take something lying down f.
|
alttan almamak |
|
403 |
Deyim |
get down to cases f.
|
asıl işe bakmak |
|
404 |
Deyim |
get down to business f.
|
asıl işe bakmak |
|
405 |
Deyim |
get down to business f.
|
asıl işi ele almak |
|
406 |
Deyim |
get down to the nuts and bolts f.
|
asıl konuya gelmek |
|
407 |
Deyim |
get down to business f.
|
asıl konuya gelmek |
|
408 |
Deyim |
get down to cases f.
|
asıl konuya gelmek |
|
409 |
Deyim |
get down to brass tacks f.
|
asıl konuya gelmek |
|
410 |
Deyim |
get down to the nitty-gritty f.
|
asıl konuya gelmek |
|
411 |
Deyim |
come down to earth f.
|
ayakları yere basmak |
|
412 |
Deyim |
bring down to earth f.
|
ayaklarının yere basmasını sağlamak |
|
413 |
Deyim |
bring someone down to earth f.
|
ayaklarının yere basmasını sağlamak |
|
414 |
Deyim |
buckle down to something f.
|
bir işe dört elle sarılmak |
|
415 |
Deyim |
cut somebody down to size f.
|
birine haddini bildirmek |
|
416 |
Deyim |
hunker down to something f.
|
bir işe koyulmak |
|
417 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
bir konuda uzmanlaşmak |
|
418 |
Deyim |
knock someone down to size f.
|
boyunun ölçüsünü almak |
|
419 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
bir konuda uzman olmak |
|
420 |
Deyim |
whittle someone down to size f.
|
birini hizaya getirmek |
|
421 |
Deyim |
beat someone down to size f.
|
boyunun ölçüsünü almak |
|
422 |
Deyim |
whittle someone down to size f.
|
birinin egosunu kırmak |
|
423 |
Deyim |
come down to something f.
|
bağlı olmak |
|
424 |
Deyim |
have down to a science f.
|
bir şeyi çok iyi yapıyor/yapabiliyor olmak |
|
425 |
Deyim |
put something down to experience f.
|
deneyime vermek |
|
426 |
Deyim |
beat someone down to size f.
|
dersini vermek |
|
427 |
Deyim |
put something down to experience f.
|
denemiş olmak |
|
428 |
Deyim |
knock someone down to size f.
|
dersini vermek |
|
429 |
Deyim |
get down to business f.
|
ciddileşmek |
|
430 |
Deyim |
get down to work f.
|
ciddileşmek |
|
431 |
Deyim |
bring someone down to earth f.
|
hayal aleminden uyandırmak |
|
432 |
Deyim |
cut down to f.
|
fiyatı indirtmek |
|
433 |
Deyim |
bring down to earth f.
|
gerçeklerle yüzleştirmek |
|
434 |
Deyim |
(one's marriage) to break down f.
|
evliliği bitmek |
|
435 |
Deyim |
cut down to size f.
|
haddini bildirmek |
|
436 |
Deyim |
go down to defeat f.
|
hezimete uğramak |
|
437 |
Deyim |
bring someone down to earth f.
|
gerçeklerle yüzleştirmek |
|
438 |
Deyim |
bring down to earth f.
|
hayal aleminden uyandırmak |
|
439 |
Deyim |
cut down to f.
|
fiyatı kırdırtmak |
|
440 |
Deyim |
knuckle down to f.
|
işe koyulmak |
|
441 |
Deyim |
get down to the job f.
|
işe koyulmak |
|
442 |
Deyim |
boil something down to something f.
|
özetini çıkarmak |
|
443 |
Deyim |
hand a verdict down (to someone) f.
|
kararı açıklamak |
|
444 |
Deyim |
speak down to someone f.
|
karşısındakini aşağılarmış gibi konuşmak |
|
445 |
Deyim |
hand a decision down (to someone) f.
|
kararı açıklamak |
|
446 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
kompedanı olmak |
|
447 |
Deyim |
hand a verdict down (to someone) f.
|
kararı duyurmak |
|
448 |
Deyim |
cut down to size f.
|
ne olduğunu ortaya dökmek |
|
449 |
Deyim |
hand a decision down (to someone) f.
|
kararı duyurmak |
|
450 |
Deyim |
get down to the nuts and bolts f.
|
sadede gelmek |
|
451 |
Deyim |
get down to cases f.
|
sadede gelmek |
|
452 |
Deyim |
get down to business f.
|
sadede gelmek |
|
453 |
Deyim |
come down to brass tacks f.
|
sadede gelmek |
|
454 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
şaheser yaratmak |
|
455 |
Deyim |
get down to the facts f.
|
sadede gelmek |
|
456 |
Deyim |
get down to brass tacks f.
|
sadede gelmek |
|
457 |
Deyim |
get down to work f.
|
sadede gelmek |
|
458 |
Deyim |
get down to the nitty-gritty f.
|
sadede gelmek |
|
459 |
Deyim |
go down to defeat f.
|
teslim bayrağı çekmek |
|
460 |
Deyim |
go down to defeat f.
|
yenilmek |
|
461 |
Deyim |
boil down to f.
|
-den ibaret olmak |
|
462 |
Deyim |
lay down the law to someone about something f.
|
(bir konuda) birini terslemek/azarlamak/haşlamak |
|
463 |
Deyim |
(one's marriage) to break down f.
|
yuvası yıkılmak |
|
464 |
Deyim |
go down to f.
|
-e kadar ulaşmak |
|
465 |
Deyim |
set something down to something f.
|
(bir şeyi) (birinin) (çocukluğuna/toyluğuna) vermek |
|
466 |
Deyim |
play down to someone f.
|
(seyircileri vb) aşağılamak |
|
467 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
(özellikle deneyimi/yeteneği sayesinde) bir şeyi çok iyi yapmak |
|
468 |
Deyim |
put something down to something f.
|
(bir şeyi) (birinin) (çocukluğuna/toyluğuna) vermek |
|
469 |
Deyim |
bow down to the porcelain god f.
|
(tuvalete) kusmak |
|
470 |
Deyim |
round down to something f.
|
(en yakın tam sayıya) yuvarlamak |
|
471 |
Deyim |
come down to the line f.
|
son ana kadar başa baş gitmek |
|
472 |
Deyim |
come down to the wire f.
|
son anda belli olmak |
|
473 |
Deyim |
go, come (right) down to the wire f.
|
son dakikaya kadar belli olmamak |
|
474 |
Deyim |
go, come (right) down to the wire f.
|
sonucu bitiş çizgisinde belli olmak (yarış) |
|
475 |
Deyim |
get (something) down to a science f.
|
bir işin uzmanı olmak |
|
476 |
Deyim |
get (something) down to a science f.
|
bir konuda pratik sahibi olmak |
|
477 |
Deyim |
get (something) down to a science f.
|
bir işte uzmanlaşmak |
|
478 |
Deyim |
get (something) down to a science f.
|
otomatik olarak yapmak |
|
479 |
Deyim |
have/get something down to a science f.
|
bir işin uzmanı olmak |
|
480 |
Deyim |
have/get something down to a science f.
|
bir konuda pratik sahibi olmak |
|
481 |
Deyim |
have/get something down to a science f.
|
bir işte uzmanlaşmak |
|
482 |
Deyim |
have/get something down to a science f.
|
otomatik olarak yapmak |
|
483 |
Deyim |
go down to the wire f.
|
son saniyede belli olmak |
|
484 |
Deyim |
go down to the wire f.
|
son anda belli olmak |
|
485 |
Deyim |
have something down to a T f.
|
bir işte uzmanlaşmak/pratik kazanmak |
|
486 |
Deyim |
have something down to a T f.
|
bir şeyi kusursuz yapmak |
|
487 |
Deyim |
have something down to a T f.
|
bir şeyi en ince ayrıntısına kadar doğru yapmak |
|
488 |
Deyim |
have something down to a T f.
|
tam yapmak |
|
489 |
Deyim |
have something down to a T f.
|
bir şeyi yapmada uzman olmak/deneyim sahibi olmak/pratik sahibi olmak/iyi olmak |
|
490 |
Deyim |
keep it down to a dull roar f.
|
sessiz olmak |
|
491 |
Deyim |
keep it down to a dull roar f.
|
çok ses çıkarmamak |
|
492 |
Deyim |
keep it down to a dull roar f.
|
kısık sesle/fısıltıyla konuşmak |
|
493 |
Deyim |
plummet (down) to earth f.
|
çok yüksekten yere düşmek/çakılmak |
|
494 |
Deyim |
have something down to a science f.
|
bir işin uzmanı olmak |
|
495 |
Deyim |
have something down to a science f.
|
bir konuda pratik sahibi olmak |
|
496 |
Deyim |
have something down to a science f.
|
bir işte uzmanlaşmak |
|
497 |
Deyim |
keep it down (to a dull roar) f.
|
olabildiğince sessiz olmak |
|
498 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
bir konuda uzman olmak |
|
499 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
bir konuda uzmanlık/tecrübe sahibi olmak |
|
500 |
Deyim |
have something down to a fine art f.
|
bir şeyin kompetanı olmak |
|